28 Mayıs 2018 Pazartesi

RAMAZAN GELDİ HATIRALAR GETİRDİ.



     Geçip giden zamanla birlikte hayatımız da elimizden kayıp gittiği ve bir daha bulamayacağımız için mi geçmişe olan özlemimiz?..
      Çocukluk ve gençlik yıllarım İstanbul'da,Koşuyolu'nda geçti.  Küçücük bir mahallenin şen çocuklarıydık biz.
      Ramazan geldi mi mahallede başka türlü bir hareketlenme olur. Evler daha mübareğin ayak sesleri duyulurken pırıl pırıl edilmiş,iftariyelikler hazırlanmıştır. O güzel günler sevinçli bir telaşla ve hasretle beklenir. Hele ilk iftar bütün mahalle için ne kadar özeldir.
iftara yakın, yakın komşular birbirine ikramlarda  bulunur,balkonlara taşmış sofralardan yapılan komşu sohbetleri gönülleri şenlendirirdi.
Hele de sahurlar ne değişik bir şey gelirdi bana,iftardan daha büyük bir ziyafetti sanki uyku mahmurluğuyla zar zor boğazımdan geçen  o iki lokma. Biz çocuklar  sahura kaldırılmadıysak anne babamızdan çekinme belasına kendimiz kalkamazdık yataktan. Kim bilir bize mi kıyamazlardı yoksa ayak altında dolaşmamızı mı istemezlerdi.Ben o yorganın altında sofraya çağrılmayı bekleyerek  öfkeli ve meraklı ne sahurlar geçirdim. Kolay mı uykunun en tatlı yerinde ilginç bir davul sesi ve maniyle uyanmışım. Evdeki o biraz da telaşlı ruhaniyete katılmak hakkımdır elbette.
      Hemen evimizin alt yanındaki karşı komşumuzdu kuşbaz İsmail  amca. Evine bitişik yaptığı çıkmadaki oda onun kuş cenneti, bizimse ilgi odağımızdı.
       Ramazan davulcuları manileriyle bütün Koşuyolu sokaklarını dolaşırdı elbet ama bizim mahallemizin has davulcusu İsmail amcamızdı. Kuşlarla dolu odasının terasına çıkar, yıllar yılı hiçbir sahurda değişmeyen aynı maniyi söylerken tenekeden bozma davulunu çalmaya başlardı. Sesi bugün gibi kulaklarımda:
         "Yeni cami direk ister,
           Söylemeye yürek ister;
           Benim karnım toktur ama
           Arkadaşım börek ister."
         Şen davulcumuz bu manisiyle anacığımın elleriyle açtığı nefis su böreklerinden epeyce nasiplenmiştir. Helal-i hoş olsun.
        Yıllar boyu onun teneke davuluyla uyandık sahurlara. Tayinim çıktı,İstanbul'dan uzaklaştım. Ev bark,çoluk çocuk derken yılları,yolları ve şehirleri peşimizden sürükledik ama yıllarla beraber Kuşbaz amcamız ve davulu ramazanlarda mahallemizdeysek eğer bizi karşıladı. Ta ki bitişiğindeki komşunun bir torunu olup da davul sesinden korkana kadar.
      Kuşbaz amcamız rahmetli olalı oluyor bir hayli. Çocukluğumuza kattığı renk hayatımıza dokunan bir anı şimdi. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin,yaptığı amme hizmeti sadece benim değil,onu tanıyan mahallelimizin de yüreğinde bir hoş seda...

   
       
     
       

8 yorum:

  1. Siz anlatınca şenlikli aile filmleri gibi canlandı gözümün önünde. Ramazanı ve İstanbul u dolu dolu yaşamak şans gerçekten. Ama gezerken de her gittiğiniz yeri ayrı bir renk gibi koymuşsunuzdur hatıraların arasına.
    Nice hayırlı bereketli ramazanlara inşallah..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha yazılacaklar vardı ama tadında kalsın dedim.Evet gittiğim yerlerin ayrı Ramazan gelenekeri vardı tabii. "Merzifon Hatırası" adlı yazımda bundan kısacık söz etmiştim.

      Sil
  2. Kaleminize sağlık, beni de ramazan anılarıma götürdünüz. Gerçekten sahur, bana da iftardan daha cazip gelirdi. Ama iftar sofralarımız da hep kalabalık, güzel olurdu. Yine de o günleri yaşatmaya çalışıyoruz ama, yeteri kadar başaramıyoruz sanki... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında hiç vazgeçmemek lazım.O sakin,dingin Ramazan günlerinin akşamları inanmanın huzuruyla bir araya gelmiş misafirlerle şenlenmeli.

      Sil
  3. Kaliteli bir romandan bir parça okumuş gibi oldum. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Biz büyük şehirde hiç yaşamadık bunları :( Güzel anılar kalmış sizde...

    YanıtlaSil
  5. Anlatılacak şeyler var daha.

    YanıtlaSil