27 Mart 2018 Salı

BİR TATLI HUZUR




    Güneş,öğlen vaktinin hararetini evlerin çatılarına bırakıp ikindi vaktine doğru yol alırken, sıcaktan yorgun düşmüş tepeler akşamı bekliyordu. Aşağıda nazlı nazlı akan dere,sıcaktan bunalanları kıyısı boyunca uzanan kavakların  serin gölgesine çağırıyor;mahallenin sakinleri evlerinden çıkmış, günün rehavetinden sıyrılmaya çabalıyordu. Bu çatıların altında hayat akıp gidiyordu...
   Henüz çocuk denecek yaştaki kadın biraz da çekingen tıklattı kapıyı.
   Kapı  usulca açıldı. pembe beyaz yüzüne bembeyaz tülbenti yakışmış ev sahibi insanın ruhuna huzur veren bir gülümsemeyle içeri buyur etti misafirlerini.  genç kadın kucağında bebeğiyle biraz da çekingen kendisine gösterilen kapıya doğru yürüdü.
  Cam kenarlarında üzerine kırmızıları bol desenli bir halı serilmiş sedirleri,bembeyaz badanası,
yeşil kapaklı gömme dolabıyla  sakin bir günün aydınlığını kuşanmış bir odaydı burası.Birden dalga dalga bir huzurun bütün benliğini sarıp sarmaladığını duydu.
 Yeni gelmişlerdi bu minicik Anadolu şehrine. Burası da şehrin kıyıcığında,etrafı çanak misali tepelerle çevrili,yemyeşil bahçelerin içindeki  kerpiç evleriyle köyden hallice bir mahalleydi. Tren istasyonundan dolayı olsa gerek adı İstasyon  Mahallesi'ydi.Sakinleri bazen söylenir dururlardı."Atatürk şehrin buraya kurulmasını istemiş ama gidip tepeye kurmuşlar."
_Masumcuk kucağında durmasın kızım, yorulur onlar kucakta. Yatırıver şuraya!..
Daldığı düşüncelerden uyandı. Yeni tanışmışlardı. Karşı komşusuydu Safinaz teyze. Bugün de "yalnız kalma, gel, tanışıp kaynaşalım."diye çağırmıştı onu.
"Masumcuk"ne güzel bir sıfat...Bu ses şu garipliğimde nasıl da yumuşacık ...diye düşündü.
Ağlaması burnundaydı şimdi.
 _Öğretmenmişsin öyle mi kızım? Öyle duydum. Bizim mahalleye çıktı mı tayinin? Daha başlamadın ama görevine. Ben sadece Kur'an okuyabiliyorum. Bana da öğretsen ne güzel olur okumayı.

Boğazından bir hıçkırık kopacaktı neredeyse, yutkundu.
_ İstifa ettim ben teyzeciğim,sözleri dökülüverdi dudaklarından fısıltıyla.Sanki duyulmasından utanıyormuşçasına bir bakış attı etrafına.
  Bu küçücük belde hayallerinin durağıydı aslında. Bir çalıkuşu olmak istemiş, Allah,dualarını kabul etmiş, o da kanatlanmış,gelmiş, bu küçücük şehrin bir okuluna konmuştu...
 Safinaz teyzenin gözlerinden bir bulut geçti,insana dinginlik veren bakışları hayret ifadesiyle doldu. Birden anladı.
 _Eşin mi istemedi çalışmanı yavrum?
_....
_Peki!Ne yapacaksın?
_....
 Ne yapabilirdi ki? Direnmişti direnmesine. Ayrılmak istememiş,fakat sonunda çaresiz kalmış,istifa dilekçesini yazmıştı.
Şüpheyle baktı yüzüne Safinaz teyze: Neden ki kızım Huysuz mu kocan?
_Sakın!..
_ Hayır hayır. Başka hiçbir sıkıntımız yok. Çok iyi bir insan benim eşim ama nedense bu konuda çok katı. Kızımızı da kimseye emanet etmek istemiyor...
...

    Sabah serinliğinde otobüsten indi. İçinde coşku mu hüzün mü vardı bilemedi. Bu gelişte bir şeyler vardı ama ne? Güneş saklandığı tepenin ardından bir mücevher gibi çıkıp,pırıltılarını cümle mahlukatın üzerine bırakırken girdi mahalleye.
    Evler yine bembeyaz kireçle boyanmış-kadınlar mı yapıyor hâlâ badanayı- Bütün sokağı fesleğen  kokusu sarmış. Bu evler yine o evler; sıcacık,candan...Pencere önlerinde on bir aylıklar,sardunyalar gülümsüyor. İşte buldum evi -fakat Safinaz teyzenin çiçekleri nerede- 
     Eli  kapıya uzandı. Beyaz tülbentli bir kadının kapıyı açmasını  bekledi  gayr-ı ihtiyari.  Kendine gelmesi uzun sürmedi. O yeşil kapı griye dönmüş, bahçedeki süs havuzunun içi yabanî otlarla dolmuştu. Gözlerine yaşlar hücum etti. Yıllar geçmişti. Köprülerin altından çok sular akmış, o çok sevdiği öğrencilerine kavuşmuş,bu kapıyı kucağındaki masumcukla çaldığından beri iki masumcuk daha büyütmüş bir de torun sahibi olmuştu. Ancak Safinaz teyzesi yoktu artık. "Bunu bile bile niye geldim ki bu kapıya?"diye söylendi içten içe. Ama bir huzur vardı içinde.  Cam kenarlarında üzerine kırmızıları  bol desenli bir halı serilmiş sedirleri,bembeyaz badanası,
yeşil kapaklı gömme dolabıyla  sakin bir günün aydınlığını kuşanmış bir odanın ve gülümseyen,aydınlık bir simanın huzuru...
  Kavak ağaçlarının hışırtısı çoğaldı. Güneş ışınlarıyla oynaşan yapraklar yeşil- mavi menevişlerini  yollara dökerken yüreğinin derinliklerine saklanmış bir feryat duydu. Senin durağın burası,gitme,kal...
  Safinaz teyzenin pencerelerinde fesleğenlerle sardunyalar on bir aylıklarla söyleşiyor şimdi. Bahçedeki süs havuzunda nilüferler ilk çiçeklerini verdiler. Kavaklar gümrah yapraklarının gölgesini havuz başındaki masanın üstüne düşürmüşken sevdiceği bir dal kırmızı karanfili tam da onun görebileceği yere bırakmış..Bütün benliği;cam kenarlarında üzerine kırmızıları  bol desenli bir halı serilmiş sedirleri,bembeyaz badanası,yeşil kapaklı gömme dolabıyla  sakin bir günün aydınlığını kuşanmış  odanın zerrelerine sinmiş huzura sarınmış..Ve dudaklarında üç sözcük:Huzur bu duraktaymış meğer...
 



13 yorum:

  1. Sabahıma kireç ve fesleğen kokusu yayıldı..
    Yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Özlüyorum... Hem de nasıl...Biliyor musun Sevgi çok da değişmemiş o mahalle.

    YanıtlaSil
  3. Nasıl içten ve samimi bir yazı.
    Severek okudum.
    Mutlu haftalar.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel şey huzur :) Huzur içinde okudum yazınızı :)

    YanıtlaSil
  5. O sakinliği,huzuru arıyorum.

    YanıtlaSil
  6. Tam da ikindi vakti okurken bu yazıyı, o mahallede dolanır gibi hissettim ve evin serinliğinde Safinaz teyzenin sıcaklığında ferahladım adeta. Hem bir gönül insanı hem kıdemli bir Türkçe öğretmeninin kaleminin gücüne şaşırılmaz elbet ama gönül derin bir yer.. Yazmak inanın önce kendi keşfini sağlıyor insana, daha çok yazmanızı ve okuyup soluklanmayı dilerim bir dostunuz ve okurunuz olarak. istiyoruz ki sahipleri gitse de evleri yadigarları arkasından yaşasın dursun ama çoğu zaman boyunları bükülüyor, belki olağanı bu ama gönül sevdiğini de alıştığını da arıyor işte.
    Kaleminize ve gönlünüze bereket...

    YanıtlaSil
  7. Safinaz teyzenin vefatını duyduktan sonra hepten özledim o evi ve teyzemizi. Geçen yaz yolumuzu düşürdük,gittik. Gerçekten de pencere önleri mahzun, bahçe bakımsız, havuz kimsesizdi. Ben gerçekten de eleştirinizi bekledim.Çünkü bana eksik ya da fazla bir şey varmış gibi geliyor. Çok sık hikaye yazmıyorum. Yazarlık Türkçe öğretmenliğinden çok ötede bir şey. Ama bir Türkçe öğretmeni olarak sizde o istidadı görüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eksik ya da fazla ne var diye hissettiğimiz şeyler hiç bitmez belki de, bu yıl yazarlık atölyesinde yazmanın ne kadar emek isteyen zaman isteyen bir iş olduğunu daha iyi anladım. Hocamız en iyi yazar dediğimiz kalemlerin bile yazıp attıklarının bize ulaşanlardan ne kadar fazla olduğunu sık sık vurguluyor. Yazılar gönlümüzden düştüğü için kıyamıyoruz ama aynı hisle başak zihin ve gönüllerde oturması için belki de üzerinde emek ve zaman istiyor. En azından haftada bir yazacağım deyip buradan paylaşabilirsiniz mesela, üzerinde konuşarak hatta yazma heyecanıyla ummadığınız ilhamlar edinerek ne keyifli hale dönüştüğünü göreceksiniz. Bize de keyifle okumak düşer. Çok sevgilerimle..

      Sil
  8. Gerçekten çok etkilendim, yazınızı keyifle okudum. Kaleminize sağlık, sevgiler...

    YanıtlaSil
  9. Zaman olur,gözlerimde geçit yapar, öyle etkilemiş beni.

    YanıtlaSil
  10. Bir tatlı huzur veren, okuyanı çiçekleyen öykünüzü zevkle okudum. Sizi de benim öykü ve şiirlerimi izlemeye davet ediyorum.
    www.erhantigli.blogspot.com

    YanıtlaSil
  11. Memnun oldum huzur verdiği içn.

    YanıtlaSil