ZİLLER ÇALACAK...
Zil çalacak... Sizler derslere gireceksiniz bir bir.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, evlerden, kırlardan, denizlerden;
Tâ içimden birisi gidecek ardınızdan uça ese...
Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.
Evet , ben artık gidemeyeceğim... Nasıl da kolum kanadım kırık...Öğrencilerimin orada olduğunu bilmek ama gidememek...Garip bir duygu. Öyle de olsa biliyorum: bir öğretmen sadece çalıştığı sürece öğretmen değildir.
Ve son gün, - kifayetsiz olsa da- son konuşmam. Emekliler adına bir öğretmen olarak öğretmene bakışım:
Sn.
Kaymakamım,Değerli Misafirler,
Yeni dünya düzeninde geleceğe dönük
en büyük yatırımların eğitime yapıldığı bir çağda bizler omuzlarında en büyük
sorumluluğu taşıyan bir mesleğin mensuplarıyız.
Öğretmen sadece kara tahta başında
ders veren bir görevli değildir.
“İkra , bismi Rabbike!” “Yaratan
Rabbinin adıyla oku.” hitabını rehber edinip öğrencilerine ve çevresine kainatı
, insanı , olayları okumayı öğretmeye çalışmak ve Atatürk'ün işaret ettiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak en
büyük hedefimiz olmalıdır.
Başöğretmenimiz M.K. Atatürk ,“ Öğretmen her fırsattan istifade halka koşmalı, halk
ile beraber olmalı ve halk , öğretmenin yalnızca alfabe okutur bir varlık
olmayacağını anlamalıdır.” diyor.
Bu sözler öğretmenin topluma model
olmak zorunda olduğunun en açık ispatı değil midir ?
O halde öğretmen;duruşu,tavrı,düşünce biçimiyle kendini aşmış bir karak
ter abidesi,bir insan-ı kâmil olmalı . Millet olmanın dinamiklerini nesillere
aktarabilmelidir. Bu tavır aynı zamanda saygınlığımızı korumanın en güzel
yoludur.
Değerli misafirler,bugün yaşadığımız sorunların en büyük sebebi öz kültü
rümüzden kopmuş olmamızdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında tam bir kendine
dönüş yaşayan milletimiz bugünse tam anlamıyla bir dil ve kültür zafiyeti
yaşamaktadır. Oysa Bizi millet yapan değerlerimizden uzaklaşmak varlığımı
zı da temelinden sarsacaktır.
“Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
Bahseder gerçi duyanlar
bir onulmaz yaradan;
Derler: İnsanda derin
bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve
hazîn öksüzlük.” diyen Yahya Kemal BEYATLI asıl derdimizi ne güzel anlatmış. Öğretmen bu en büyük tehlikeyi bertaraf etmek
zorunda olmanın bilinciyle bir Mevlana , Yunus Emre , Hacı Bektaş- ı Veli
, İbn-i Sina , Fatih ,
Mehmet Akif olmalı; Atatürk’ün açtığı çağdaş uygarlık
yolunda yürümelidir. O zaman millet
olarak sadece başımız sıkışıp zor durumlarda kaldığımızda değil , her
zaman birlik beraberlik içinde olmamız gerektiğinin bilincine varırız.
Atatürk, “ Öğretmenler Cumhuriyet
sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” derken öğretmenin en
büyük görevinin özgür düşüncesiyle sorgulayan, araştıran ve sonuca varan
bireyler yetiştirmek olduğunu vurgulamıştır.
Bu düşünceler içinde emekliliğimin
ilk günlerini yaşarken “ vatan, millet
ve mukaddesat uğrunda helâl olsun, helâl olsun verdiğim bütün emek.” diyorum ve
öğretmen olmanın emeklilikle son bulmayacağını biliyorum. Öğretmen olmak dudağımızda yarım kalan ve hiç
bitmeyecek bir şarkıdır. Sözlerimi bizi çok iyi anlatan dizelerle
bitirirken emekliye ayrılan
arkadaşlarıma sağlık ve huzur,çalışmakta olan arkadaşlarıma gayret ve başarı,aday
öğretmenlerimize de mutlu ve başarılı
bir meslek hayatı diliyorum. Günümüz
kutlu olsun.
Zil çalacak... Sizler
derslere gireceksiniz bir bir.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, evlerden, kırlardan, denizlerden;
Tâ içimden birisi gidecek ardınızdan uça ese...
Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, evlerden, kırlardan, denizlerden;
Tâ içimden birisi gidecek ardınızdan uça ese...
Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.
Zil çalacak... Siz
geminize, treninize gireceksiniz bir bir.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, iskelelerden, istasyonlardan bütün;
Tâ içimden birisi koşacak ardınızdan...
Ama ben, ben artık gelemeyeceğim.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, iskelelerden, istasyonlardan bütün;
Tâ içimden birisi koşacak ardınızdan...
Ama ben, ben artık gelemeyeceğim.
Sonra bir gün zil
çalacak yine,
Hiç kimseler, kimsecikler duymayacak...
Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz...
Tâ içimden birisi kalacak oralarda...
Ben gideceğim.
Hiç kimseler, kimsecikler duymayacak...
Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz...
Tâ içimden birisi kalacak oralarda...
Ben gideceğim.
Yine ne kadar duygu yüklü yazmışsınız, konuşma metniniz anne kucağından sonra aynı sıcaklığı özveriyle tüm öğrencilerine veren bu yüzden de mübarek bildiğimiz öğretmenleri ne güzel anlatmış. Manevi hayatımızla maddi hayatımızı kopmadan aksine birbirine tamamlayarak çocuklara sunan hepimizin kalbinde hafızasında duran ilk öğretmenlerimizin ruhunu anlatmışsınız.Aileden sonra en kalıcı öğretileri veren öğretmenlerimiz. Ben demiştim ki kendime, Bir Tatlı Huzur emekli oldu daha çok yazar, zaten kalemi kuvvetli ne çok şey birikmiştir şimdi çokça paylaşabilir. Ama bu ilk yıl, ilk zamanlar zor oldu sanırım, düşününce hak verdim çocukları seven biri olarak ben de bir öğretmen olsaydım yıllar sonra o boşluk zor gelirdi. Dün küçük kızımın okuluna gittim, okul kokusu, afişler, gürültü beni aldı götürdü. Anladım ki okul, öğretmen, öğrencilik bunlar hayatın hep içinde olan ve tekrarlayan kavramlar. Başka bir kimlik ve formda bu kimliğiniz sizi kimlere ulaştıracak onlara da size de neler kazandıracak kim bilir? Hayırlı ve gönlünüzce olsun, sağ olun var olun.
YanıtlaSilGüzel düşüncelerinize teşekkür ederim. Bu kadar etkleneceğimi ben de düşünmemiştim ancak elbette ki bir gün ayrılmam gerekiyordu. Elbette alışacağım. Sanırım en çok öğretmenler meslekten kopmaktan bu derecede etkileniyor. Bundan sonrası için öncelikle neye vakit ayırmam gerek diye düşünüyorum da sanırım manevi yönü kuvvetlendirmeli ama nefs çok da izin vermiyor. Şimdilik boyama hevesimi gideriyorum. İnşallah iyileşme yolundayım.
YanıtlaSilHayırlı olsun hemşerim, insan çalıştığı süre boyunca emeklilik hayai kuruyor, o gün gelip çatınca da çok üzülüyor. Ben emekli olduğumda depresyona girdim aman dikkat edin, yıllarca yaşadığımız rutinden çıkmak sarsıcı oluyor ve insan mesleğini çok özlüyor. Kendinizi oyalamak için gönüllü hizmetlere bir göz atın bence, halk eğitimler ya da belediyelerde alfabe kursları verebilirsiniz. Ya da kendiniz için herhangi bir el sanatı kursuna gidebilirsiniz. Aman eve kapanmayın, benim gibi olursunuz mazallah. 😀
YanıtlaSilSanırım bende bir gariplik var. Hiç emeklilik hayali kurmadım ben. Pişmanım hakim bey:))
Sil